Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in Sünnetleri
Sünnet Nedir?
Sünnet, lûgat mânâsı itibariyle, “gidişat, -iyi ya da kötü- takip edilen yol” demektir. Muhaddîsler, usûlcüler ve fukahâ ıstlahî mânâsı itibariyle sünneti, aşağıdaki ifadelerle tarif etmeye çalışmışlardır:
Muhaddîslere göre sünnet, “Ahkâma ve amele esas teşkil etsin etmesin, yaptıkları ve yapmaktan kaçındıklarıyla Allah Resûlü’nden (sav) -Hanefîler’in nokta-i nazarınca farz, vacib, sünnet, müstehab ve âdâp - bize intikal eden her şeydir.” Yani, Allah Resûlü’nün (sav) şemâilidir, hayat tarzıdır, sîretidir.
Usûlcülerin sünnet anlayışı biraz daha farklıdır. Onlara göre sünnet, “Resûlullah’dan (sav) söz, fiil ve takrir olarak sâdır olan her şeydir.” Yani, Resûlüllah Efendimiz’in (sav) sözleri, davranışları ve ashâbında görüp de menetmediği veya sükûtla tasvip buyurduğu davranışlardır.
Fukahâ ise, sünnete bid’at mukabilinde ve teşrîe, yani farza, vacibe, harama esas teşkil etmesi açısından bakarlar. Bu mânâda sünnet, hadîsle aynı mânâda sayılabilir.
Hadîs, haber vermek ve haber, söz mânâsına bir isimdir. Daha sonraları, Efendimiz’e (sav) nisbet edilen her söz, fiil ve takrire hadîs denmiştir. İbn Hacer, “Şeriat örfünde hadîsten maksat, Efendimiz’e (sav) isnad edilen her şeydir.” der.
Sünnetin Çeşitleri:
Bütün bu tariflerden anladığımız hususları şu üç kısma irca’ edebiliriz:
a. Kavlî Sünnet
Sünnet, Allah Resûlü’nün (sav) mübarek sözleridir; yani sünnetin bir bölümünü O’nun nurlu sözleri teşkil eder ki, bunlar, Kur’ân’da yer almayan, fakat bütün fukahâca fıkıh kitaplarına alınıp, pek çok hükme esas kabul edilen O’na ait nurefşan beyanlardır ki, misal olarak şunları zikredebiliriz:
a. Efendimiz (sav), “Varise vasiyet yoktur.” buyururlar. Yani, miras bırakan kimse, kendisine vâris olacak biri için mirasından vasiyette bulunamaz.
b. Yine, usûl-i fıkıhta yer alan bir başka mübarek sözlerinde Efendimiz (sav), “Zarar verme ve zarara zararla mukabele etme yoktur.” buyurmuşlardır. Yani, kimseye zarar verilemeyeceği gibi, birine zarar veren kişiye de zararla mukabele edilemez.
c. Allah Resûlü’nün bir diğer mübarek sözlerinde ise şöyle buyurulmaktadır: “Yağmurların ve akarsuların suladığı arazide öşür (onda bir), hayvanlar ile sulanan arazide öşrün yarısı (yirmide bir) zekât vardır.”
d. “Deniz suyuyla abdest alabilir miyim?” diye soran bir sahâbîsine Allah Resûlü, dünya kadar fetvalara esas teşkil edecek şu mübarek sözüyle karşılık verir: “Onun suyu temiz, ölüsü de helâldir.”
b. Fiilî Sünnet
Rasûl-i Ekrem’in (sav) davranışları ve hareketleriyle ortaya koyduğu sünnetdir ki, bunlarla konulan hükümler, Kur’ân’da sarihen zikredilmemiştir. Meselâ; Kur’ân-ı Kerim’de namaz emredilmiş olduğu ve bazı yerlerinde “rükû edin, secde edin” gibi emirler bulunduğu; hattâ umumi bazı vakitler zikredildiği hâlde, kesin olarak hangi vakitlerde ve kaç defa namaz kılınacağı, namazın nasıl eda edileceği, onun farzları, vacipleri ve nelerin namazı bozduğu açıklanmamıştır. Bütün bu hususlarda, sünneti nazara veren Efendimiz (sav): “Beni, nasıl namaz kılıyor görüyorsanız, siz de öyle kılın.” buyurarak, sünnetin husûsî teşrî’ine işaret etmişlerdir. [Bu noktada, Efendimiz’in namazının önceki ümmetlerin namazı gibi olduğu da asla söylenemez; kaldı ki, bu noktada tek bir kayıt bile yoktur.] Yine, menâsik-i hacc mevzuunda da Efendimiz, “Haccın menasikini benden alın.” buyurmuşlardır. Yani, sünnet olmasaydı, nasıl, ne zaman, kaç vakit, kaç rekât namaz kılacağımızı ve nasıl haccedeceğimizi bilemeyecektik.
c. Takrirî Sünnet
Resûlullah (sav), ashâbında gördüğü bazı hoşuna gitmeyen davranışları usûlünce tenkid buyururlardı. Meselâ minbere çıkar ve isim tasrih etmeden, “Cemaate ne oluyor ki, falan şöyle yapıyor?!” diye ikaz ve tembihte bulunurlardı. Bu arada, bazen de gördüğü davranışları menetmez ve sükûtuyla onları tasvip buyururlardı ki, bu da sünnetin takrirî kısmını teşkil etmektedir. Hadîs ve fıkıh kitaplarında bu kısmın misalleri de çoktur.
Peygamber Efendimizin Günlük Hayata Ait Sünnetleri başka sunnetler daha
1- ) En çok Pazartesi ve Perşembeleri oruç tutardı. Neden böyle yaptığı Pazartesi ve Perşembe Allah'a sunulur.sorulduğunda da şu cevabı verirdi: " Ameller her pazartesi ve perşembe Allah'a ( c.c.) sunulur. Oruçlu iken amelimin Allah'a (c.c.) arz olunmasını severim. Her Müslüman affedilir. Ancak dargın olan kişi müstesna. Cenab-ı Hak meleklere onlar için "bunları geri bırakın" der.
2- ) Cumartesi ve pazar günleri de umumiyetle oruç tutardı. ve şöyle derdi: " Bu iki gün müşriklerin bayram günleridir. Onlara muhalif olmaktan hoşlanırım."
3- ) Yüzüğü gümüştendi, yüzüğü akik taşıydı.
4- ) Gözleri uyurdu lakin kalbi uyumazdı.
5- ) Ahlakı Kur'an'dı.
6- ) Umumiyetle cuma günü yıkanırdı, bazen de terk ederdi.
7- ) Çocuklara karşı çok merhametliydi.
8- ) Su içtiği zaman 3 defa nefes alır, üç nefeste içerdi ve " Bu daha mutlu, daha afiyetli ve daha sağlıklıdır. " buyurdu.
9- ) Gece kalktığı zaman ağzını misvaklardı.
10- ) Son derece merhametliydi. Birisine bir şey vaad ettiği zaman imkanı olduğunda mutlaka o vaadini yerine getirirdi.
11- ) İçinde su içilen bir cam kasesi vardı.
12- ) Sukunu uzun, gülmesi azdı.
13- ) Hİzmetçiye söyledikleri sözlerden biri de " Bir ihtiyacın var mı? " idi.
14- ) Eza veren kötü huyu olmazdı. Birisinin diğeri aleyhine olan sözünü de kabul etmezdi.
15- ) Kendisine meleklerin gelmesi ve Hz. Cebrail (as) ile konuşması sebebiyle pırasa, sarımsak, soğan gibi şeyler yemezdi.
16- ) Yaslanarak yemek yemezdi. Arkasından iki kişi yürüyemezdi.
17- ) Gece ağzına misvak sürmeden kalmazdı.
18- ) Gusulden sonra abdest almazdı.
19- ) Tebbessüm etmeden kesinlikle konuşmazdı.
20- ) Ramazan Bayramında bir şey yemeden camiye çıkmazdı.
21- ) Kurban Bayramında kurban kesilmeden evvel bir şey yemezdi.
22- ) Üçten sonra sözü tekrar etmezdi.
23- ) Gece veya gündüz uyuyup da uyandığı zaman mutlaka misvak kullanırdı.
24- ) İkram edilen kokuyu geri çevirmezdi.
25- ) Biad esnasında kadınların elini tutmazdı.
26- ) Bir yudum su ile dahi olsa iftar etmeden akşam namazını kılmazdı.
27- ) Gülüşü tebessümlerden ibaretti.
28- ) Hastayı ancak üç günden sonra ziyaret ederdi.
29- ) Şu beş şeyi hiçbir zaman yanından ayırmazdı; Ayna, sürme kabı, tarak, misvak ve ustura.
30- ) Lamba ile kendisine aydınlık yapılmadıkça karanlık evde oturmazdı.
31- ) Bir yerden kalkarken mutlaka " Subhaneke Allahümme Rabbi vebi hamdike la ilahe illa ente estağfiruke ve etübi ileyke" der ve şöyle buyururdu: " Yerinden kalkarken kim bunu söylerse mutlaka mecliste kendisinden südur eden günahları bağışlanır."
32- ) Hiçbir şeye hayır demezdi. Kendisinden bir şey istendiği zaman eğer yapmak isterse evet derdi. İstemezse sükut ederdi.
33- ) Abdestini kendisi alırdı. Kimseden yardım istemezdi. Vereceği sadakayı da bizzat kendi eliyle verirdi, kimseyi bunun için rahatsız etmezdi.
34- ) Ne yemek ne de başka bir şey O'nu akşam namazından alıkoyamazdı.
35- ) Dişlerini temizlemeden uyumazdı.
36- ) Daima misvağı başucunda bulunurdu, öylece uyurdu. Uyanınca hemen onunla dişlerini fırçalardı.
37- ) Kahkaha ile gülmezdi.
38- ) Yemeğe suya üfürmezdi. Kabın içinde nefes almazdı.
39- ) Kendisinden kötü söz işiteceği kimseye yanaşmazdı. ( Buhari )
40- ) Bir vali tayin ettiği zaman ona sarığı kendi eliyle sarıp giyindirirdi. Sarığın kuyruğunu sağ taraftan kulağa doğru sarkıtırdı.
41- ) Sarığın kuyruğunu sağ taraftan kulağa doğru sarkıtırdı.
42- ) Yanına çocuklar geldiği zaman onları tebrik eder, güzel karşılar ve onalara dua ederdi.
43- ) Hurmayı yer ve çekirdeğini tabağa atardı.
44- ) Buğday ekmeği ile hurma yerdi ve " Bunlar pek hoştur. " derdi. ( Tayalisi )
45- ) Üzümü ağzına teker teker koyarak yerdi. ( Taberani )
46- ) Hediye edileni yerdi, sadakayı yemezdi. ( İbn-i Said )
47- ) Üç parmak ile yerdi, onları silmeden iyice yıkardı.
48- ) Hanımlarından biri yatıp uyumak istedikleri zaman ona 33 kere Subhanallah, 33 kere Elhamdülillah, 33 kere de Allahuekber demesini emrederdi. ( Mendi )
49- ) İnsanları birbirine bağlamak ve sevindirmek için hediyeleşmelerini emrederdi. ( İbn-i Asakiri )
50- ) Güneş tutulduğu zaman kılınan küsuf namazında köle azad edilmesini emrederdi.
[/font]