PEYGAMBERİMİZİN (S.A.V.) AHLAKI
Hz. Peygamber Efendimiz dünyanın en temiz insanıydı. Kirden, pastan ve pislikten hiç hoşlanmazdı. Hastaları ziyaret eder, davet edilen yere giderdi. Emanete hıyanet etmez, Allah’a daima şükredip O’na karşı kulluğunu fazlasıyla yapardı. Alçak gönüllü ve ağır başlı idi. Bir kimsenin evine girmek istediği zaman kapıyı çalar, izin verildiğinde içeriye girerdi. Vardığı yere selâm vermeden oturmaz, gördüğü kimselere selâm verir, ellerini sıkar, hal ve hatırlarını sorardı. Bir meclise vardığında boş olan münasip bir yere otururlardı. Mübarek saç ve sakalını sık sık yıkar, tarar ve güzel kokular sürerdi. Haya, edep, terbiye, cesaret ve şecaat örneği idi. İktisat ve tasarrufu; sabır ve metaneti; adalet ve musavatı vb. sever, rüşveti, ihtikârı, zulmü, haksızlığı, hırsızlığı, kumarı, içkiyi, adam öldürmeyi, yalancı şahitliği, dedikoduyu vb. şiddet ve nefretle karşılardı. O, hayatı boyunca daima iyinin, hayrın, güzelin yanında olmuş, kötüden, şerden ve çirkin şeylerden de son derece kaçınmıştı.
İşte sevgili Peygamberimiz’in ahlâkı ile ilgili verdiğimiz bu kısa fakat şümûllü bilgiler O’nun:
“Ben ahlâkî faziletleri tamamlamak için gönderildim” (Ali el-Mütteki, a.g.e. 3/16) hadisiyle, Cenâb-ı Hakk’ın:
“Sen yüksek bir ahlaka sahipsin” (Kalem (Nûn) Sûresi: 4) ilâhî sözünü ne kadar canlı bir şekilde teyid ve tasdik etmektedir.
Tereddütsüz söyleyebiliriz ki, bugün hak, adalet ve ahlâk adına sahip olduğumuz her şey o fazilet güneşinin eseridir.
Hülâsa: Peygamber Efendimiz bütün kemâl ve güzellikleri kendisinde toplamış, ahlâk ve fazilet örneği mübarek ve muhterem bir şahsiyettir. Ondan önce ve sonra da böyle bir kimse gelmemiş ve gelmeyecektir. İslâm dininin kısa zamanda cihanşumûl bir din haline gelmesi ve gönüllere taht kurması, onu tebliğ eden peygamberin ne yüksek ahlâka sahip olduğunu gösterir. Bütün insanlık onun yolunda gitmedikçe istenen huzur ve selâmete erişemeyecektir. Onun için gerek ferd ve gerekse cemiyet olarak huzur, barış ve selâmet istiyorsak onun yoluna toptan girmeli, onun izinde gitmeli ve neslimize bunu aşılamalıyız. Çünkü gerçek mutluluk onun yolundadır.
İşte bizler, ferdî ve ailevî hayatımızda, içtimaî münasebetlerimizde Rabbimizin seçtiği bu şanlı Peygamberin önderliğinde yaşamakla mükellefiz. Mü’min olarak yaşamak, Müslüman olarak can vermek isteyecek her ferdin yegane hayat önderi Hz. Muhammed (S.A.V.)’dir. O’na iman bunu gerektirir.
Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:
“(Resûlüm ya Muhammed) de ki: Eğer Allah Teâlâ’yı (kemâl-i hulus ile) seviyorsanız, bana ittiba ediniz, uyunuz ki Allah Teâlâ da sizi sevsin ve günahlarınızı mağfiret etsin (bağışlasın). Allah Teâlâ (kullarını) çok mağfiret edici ve çok merhamet edicidir.” (Âl-i İmran Sûresi: 31)
“Kim Resûl’e itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur. Yüz çevirene gelince, seni onların başına bekçi göndermedik!” (Nisa Sûresi: 80)
“Kim Allah’a ve Resûl’e itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddîkler, şehidler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!” (Nisa Sûresi: 69)